
Efsanevi Dokunulmazlar’ın lideri Eliot Ness, şehri Santa Esperanza’nın dönüştüğü yolsuzluk lağımından uzak kalarak geri kalan günlerini kendi lokantasında çalışarak geçirmek istemektedir. Ama işler nadiren planlandığı gibi gider.
Çocuklar aniden ortadan kaybolmaya başladığında ve polisler bunu sadece görmezden geldiğinde Eliot, adaleti kendi elleriyle gerçekleştirmeye, huzurlu bir yaşam hayalinden vazgeçmesi gerekse bile her yola başvurarak suçlunun izini bulup adalete teslim etmeye karar verir ve kendini suikastçılar ve serserilerin olağan çatışmaları arasında bulur.
Blues and Bullets’ın ilk bölümü Temmuz 2015’te çıkmıştı. Kahramanımız Elliot Ness, uzun bir aradan sonra, Mart 2016’da çıkan “Arı Kovanını Sallamak” adlı ikinci bölümle geri dönüyor. Aradan geçen aylar içinde ilk bölümde neler yaşandığını unutmuş olmanız normal. Neyse ki “Arı Kovanını Sallamak”ın açılış sahnesinde, ilk bölümde yaşananlar bir film şeridi gibi gözünüzün önünden geçiyor. İlk bölümü oynamadan ikinciyi oynamanızı kesinlikle önermiyoruz ama bu giriş sahnesi sayesinde ilk bölümü hatırlamak için yenide oynamaya gerek kalmıyor.
“Arı Kovanını Sallamak”, tıpkı Blues and Bullets’ın ilk bölümü gibi kara film tarzı grafiklere sahip. Oyunun geneli gri tonlarda ve karanlık. Sadece kırmızı nesneleri renkli olarak görebiliyoruz. Diyalogların yoğun olduğu, hikâye anlatan bir oyun olduğu için Türkçe altyazı desteğinin olması sevindirici. Altyazılarda ufak tefek hatalar görsek de genel olarak başarılı bulduk. Grafikler ve seslendirme orta düzeyde denebilir. Düşük bütçeli, bağımsız bir oyun stüdyosunun elinden çıktığı düşünülürse harikalar beklemek haksızlık olur. Bu bölümün müzikleri ise tıpkı ilk bölüm gibi beklentimizin üstünde bir kalitede.
Mafya babası, eski düşmanımız ve yeni “dost”umuz Al Capone’nin kaçırılan torunu aramaya devam ediyoruz. Oyun, birinci bölümün sonunda girdiğimiz denizaltıda değil de Elliot Ness’in geçmişinden bir “flashback”le başlıyor. İkinci bölümde ilerledikçe bu tarz flashback’lerle birkaç kez daha karşılaşıyor ve Elliot’ın geçmişini irdeleme fırsatı buluyor, onu bugünkü haline getiren anıları yaşıyoruz.
Tıpkı ilk bölüm gibi “Arı Kovanını Sallamak” da interaktif bir hikâye anlatıyor. Yaklaşık 3 saat süren bu bölüm, sizi sıkmamak için farklı oyun mekaniklerinden faydalansa da bunun bir “oyun” olmadığını baştan kabullenmek gerekiyor. Oyun boyunca farklı insanlarla konuşmanız, bir dedektif gibi ipuçları toplayıp sorgu dosyası oluşturmanız, silahlı birkaç mücadeleden sağ çıkmanız gerekiyor. Ancak bize göre “Arı Kovanını Sallamak” ilk bölüm kadar akıcı ilerlemiyor. Az da olsa sıkıldığımız anlar oldu. En keyifli bulduğumuz ipucu toplama mekanikleri bu bölümde sadece bir sahnede karşımıza çıkıyor ve adventure tarzı tek bir bulmaca var. Silahınıza sarıldığınız sahnelerse önceden kurgulanmış ve belli tuşlara basarak koridorlarda ilerlemeniz gerekiyor. Yani FPS mekanikleriyle karşılaşmayı beklemeyin. İlk bölümdeki çatışma sahneleri oyuna biraz heyecan katmıştı ama bu bölümde benzer sahnelerin kendini tekrarladığını, gereğinden uzun olduğunu söylemek mümkün.
Blues and Bullets’ın ilginç yanlarından biri, oyunun belli noktalarında yaptığınız kişisel seçimlerin az da olsa gidişatı etkilemesi. “Arı Kovanını Sallamak”ta bu şekilde 6 karar noktası var. Yaptığınız seçime göre sonraki diyaloglar biraz değişiyor ama genel hikâyede bir değişiklik olmuyor. Bununla birlikte, ilk bölümde aldığımız bir kararın ikinci bölümde ufak bir etkisi olduğunu gördük. İleride çıkacak bölümlerde bu etkiler artabilir.
3 saatlik ikinci bölümü tamamlayınca tabii ki akıllarda “Beklentimi karşıladı mı?” ve “Üçüncü bölüm için de bu kadar bekleyecek miyim?” sorusu kalıyor. “Arı Kovanını Sallamak”ta entrika ağı örülmeye büyümeye ediyor. İlk bölümdeki kafamızı kurcalayan soruların bazılarına yanıt buluyoruz ama bu gizemli öykünün devamını merak etmemizi sağlayan yeni sorularla da karşılaşıyoruz. Ancak ikinci bölümünün ilkine kıyasla daha durgun olması ve interaktif sahnelerin çok keyifli olmaması, bizce bu bölümü ilk bölüme kıyasla biraz daha zayıf kılıyor. Yine de etkileyici hikâyesi ve başarılı sanat yönetmenliğiyle bizi, ne zaman çıkacağı belli olmayan üçüncü bölümü beklemekten vazgeçiremiyor.